Translate

31 Ocak 2014 Cuma

Beni vuran polisin kask numarası yok, tespit edilemiyor


Gezi’de başından ağır yaralanan Okan Göçer 23 yaşında bir işçi. Bir yandan okuyup bir yandan çalışırken 1 Haziran günü Gebze’deki işyerinin gece vardiyasından çıkıp Gezi direnişine katılmak üzere sabah saatlerinde Taksim’e varıyor. Direniş saatlerini şöyle anlatıyor Göçer, “Tarlabaşı tarafından İngiliz Konsolosluğu’nun oradan Taksim’e doğru çıkıyorduk. Polis bizi orada durdurdu. En öndeydim. Polise rağmen hiç geri çekilmedik. Ancak ilerleyemiyorduk da. Polis yoğun biçimde gaz sıkıyordu.”
Okan yaklaşık 10 metre mesafedeki polisin kalabalığı nişan alarak gaz kapsülü atmaya hazırlandığını görüyor, ancak hedefin kendisi olduğunun farkında değil. Okan, “Kapsülü atarken gördüm. Kapsülün bana gelmesi iki saniye sürdü. Kafamın sol tarafına geldi. Kafamdaki bir karışlık boyuttaki bir kemik parçası üç parçaya ayrıldı. O anda bilincim kaybolmuş” diyor.



‘22 GÜN BİLİNCİM KAPALI YATMIŞIM’
Gönüllü doktorlar ilk müdahaleyi yapıyorlar Okan’a. Doktorlar bu müdahale olmasa kan kaybından çoktan ölmüş olacağını vurguluyor. Daha sonra ambulansların gelmesi bekleniyor ama bu bekleyiş boşuna. Okan, “Gelmemiş ambulanslar. Yollar kapalı falan olduğundan değil tabii, polise gaz kapsülü taşıdıkları için” diye anlatıyor o can pazarını. Bunun üzerine arkadaşları sivil bir aracı durdurarak Okmeydanı Hastanesi’ne yetiştiriyor Okan’ı. Hemen ameliyata alınıyor. Okan o günleri hiç hatırlamıyor, “22 gün boyunca bilincim yerinde olmadan yatmışım. 22 gün sonra kendime geldiğimde metro kazası falan geçirdiğimi zannettim ilk başta. Daha sonra arkadaşlarımı görünce neler yaşadığımı yavaş yavaş hatırlayabildim” diyor.

SOL KULAĞI DUYMUYOR
Uyandıktan 3 gün sonra taburcu ediliyor Okan. Aylarca ara ara kontrolleri yapılıyor ve en nihayetinde Ocak ayında “iş görebilir” yönünde nihai rapor veriliyor kendisine. Oysa ne ruhen ne de fiziken çalışabilecek durumda. Okan, “Epilepsi teşhisi konuldu. Sol kulağım da duymuyor artık. Sürekli bir çınlama var ve böyle de süreceğini söylüyorlar” diyor. Gaz kapsülü sadece kafatasını değil ruhsal durumunu da zedeliyor genç adamın. Halihazırda psikiyatrik tedavi görüyor. 8 ay önce sağlıklı bir öğrenci/işçiyken şu an çalışamayacak derecede hasta ve elinde iş görebilir raporuyla hukuki mücadele veriyor.

AÇILMIŞ BİR DAVA YOK
Başbakan, İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü ve vurulduğu bölgede görev yapan polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Açılmış bir dava olup olmadığını soruyoruz: “Beni vuran polis tespit edilemiyor. Dükkan, banka vs yerlerin kamera görüntülerinin kalitesi düşük olduğu için polisin kim olduğu anlaşılamıyor. Sadece vurulma anı görülüyor. Polisin üzerinde kask numarası da yok zaten, silinmiş biçimde.”

‘KONSOLOSLUK KAYITLARI VERMİYOR’
Gezi’de mağdur olanların tümünde olduğu gibi Okan da delillere ulaşma konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Vurulma yerini en net İngiliz Konsolosluğu’nun kameraları görüyor ancak konsolosluk İçişleri Bakanlığı’nın başvuru yapması gerektiği gerekçesiyle bu görüntüleri vermiyor. İçişleri Bakanlığı’na bu konuda yaptıkları başvuru ise elbette sonuçsuz. “Polislerini yedirmiyorlar yani” diyor Okan. Bu yaşadıklarının hesabının sorulacağına inanmıyor ve topluma bir çağrısı var: “Sadece kendi açımdan söylemiyorum ama, milyonlarca insanın katıldığı eylemlerde bedel ödeyen insanlara sahip çıkılması gerekiyor.” Bütün bunları yüzünde gülümsemeyle anlatması dikkatimizi çekiyor ve sebebini soruyoruz. “Çünkü gülmek devrimci bir eylemdir” diye yanıtlıyor bizi.

Röportaj: ABDURRAHMAN UYAN ( Birgün Gazetesi )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder